ÇANAKKALE BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL! - 1

Şehitler Abidesi


18 Mart 1915’te Türk milleti tarihin akışını Çanakkale’de değiştirmiştir. Çanakkale Zaferi ile ilgili bilinen ilk resmi kutlama 1916 yılında yapılmıştır. Bu ilk törenin ardından bundan sonraki yıllarda Çanakkale savaş alanlarını ziyaret etmek ve burada çeşitli törenler düzenleyerek şehitleri yâd etmek adeta bir gelenek haline gelmiş ve günümüze kadar devam eden bu ziyaretler Çanakkale Savaşları’nın önemini her geçen gün daha da arttırmıştır (Sönmez, 2015). “Hüzün Turizmi” kavramı Çanakkale için yeni anlam kazanmaya başlayan bir olgudur. Her yıl yaklaşık 2500-3000 Anzak’ın katıldığı Şafak Ayini hüzün turizmi kavramını en güzel açıklayan etkinliklerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Mart ve Nisan aylarında yöreye yaklaşık 310 bin yerli ve 190 bin yabancı turist gelmektedir (Akoğlan vd., 2015)

Çanakkale Zaferi çok boyutlu ve çok bilinmeyenli bir denklemdir. Çanakkale savaşında 250 bini aşkın şehidimiz olduğu resmi rakamlarla ifade edilmektedir. Padişah V. Mehmed Reşad’a Çanakkale cephesinde elde edilen başarılar nedeniyle “Gazilik Ünvanı” verilmiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda halklarının milli uyanışları, Çanakkale sahilinde, dünyanın diğer ucundaki Türkler sayesinde canlanmıştır. Rus Çarlığı’nın Çanakkale geçilemeyince yıkılması ve 1. Dünya Savaşı’nın en kısa süreli ama en kanlı cephesi olması bu topraklarla ilgili bilinenler arasındadır. Ancak biz objektifimizi Çanakkale’nin daha az bilinenlerine çevirip size Egeye Dönüş penceresinden, bilinmeyen Çanakkale’yi tanıtacağız bu yazımızda.

3 Güzeller Yarışması

Mitolojide 3 güzeller yarışması diye anılan, dünyanın en eski güzellik yarışması bu coğrafyada Kaz Dağları’nda (İda) gerçekleşmiştir. Paris (Alexandros) Troia kralı Priamos’un oğludur. Ülkesinin başına felaket getireceği kehaneti üzerine, doğar doğmaz ölmesi için İda Dağı’na bırakılmıştır. Sağ kurtulmayı başarınca, bir dişi ayı tarafından büyütülmüştür. Paris daha sonra dağlarda çobanlık yaparak yaşamını devam ettirmiştir. Bu sırada Olympos dağında Tanrıça Thetis, Zeus tarafından bir ölümlü olan Peleus ile evlendirilir. Bu düğüne Eris; yani nifak tanrıçası, kötü özellikleri nedeniyle davet edilmez. Bunu haber alan Eris, tanrılar ve tanrıçalar toplandıkları sırada aralarına, üzerinde “En Güzele” yazan bir altın elmayı fırlatır. Tanrıçalardan Athena, Hera ve Aphrodite en güzelin kendisi olduğunu söyleyerek, elmayı almak üzere atılırlar.

Zeus karışıklığı çözmek için Hermes’i tanrıçaları İda Dağı’na götürmekle görevlendirir. Orada Paris’ten en güzel tanrıçayı seçip, elmayı ona vermesi istenecektir. Tanrıçalar Paris’in karşısına dizilirler. Paris elmayı Aphrodite’ye vererek en güzel tanrıçayı belirlemiş olur.

3 Güzeller Yarışması-2

Tarihe geçen bu ilk güzellik yarışmasının gerçekleştiği Kaz Dağları Anadolu’nun kuzeybatısında yer alan, Biga yarım adasının en yüksek dağıdır. Ege Bölgesi ile Marmara Bölgesini birbirinden ayıran Kaz Dağları Çanakkale ve Balıkesir sınırları içerisinde bulunmaktadır. Kaz Dağları Edremit körfezinin kuzeyini takiben, kuzey doğu-güney batı yönünde 60 - 70 km. uzunluğundadır. Muhteşem manzaraları, dinlendirici yeşil alanları ve birçok kaplıcasıyla Kaz Dağı Milli Parkında, doğanın estetiğini mitolojik hikâyelerle hissedebilirsiniz.

Ayazma

Çanakkale’nin şirin ilçesi Bayramiç'in doğusunda yer alan Evciler Köyü'nün 5 km. ilerisinde, Kaz Dağları'nın güzel mesire yerlerinden birisi olan Ayazma’da, mitolojiye nazire olarak her yıl güzellik bir yarışması düzenlenmektedir. Kaz Dağları’nda kaynak sularının bolluğu dikkat çekerken Ayazma yöresinde sıcak su kaynakları ve termal turizm de oldukça revaçtadır. Endemik bitkilerin yanı sıra, inanılmaz lezzette elmaların yetiştiği bu yörede konaklamak isteyenlere şirin butik otellerin hizmet verdiğini belirtmeden geçmeyelim.

Kaz Dağları büyük oranda doğal sit alanı, aynı zamanda 1993 yılından bu yana da Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce korunan bir milli park alanıdır. Bu alanın kuzeyinde az önce bahsettiğimiz güzellikler yaşamaktayken güneyinde de kaplıcaların, halıcılık sanatının, eko-turizmin, atçılık ve dağ yürüyüşü tutkunlarının keşfetmesini bekleyen Yenice ilçesi yer almaktadır. Anlatacağımız yöre tam anlamıyla bakir ve her türlü lüksten, gösterişten uzak adeta bir cennet parçasıdır.

Bölgede çok yeni bazı turistik tesisler işletmeye açılmış olsa da, bir camper ya da karavanınız varsa ya da çadırda kalmaktan hoşlanıyorsanız, bu cenneti çok daha doyasıya yaşama imkânına sahip olabileceğinizi belirtmeliyiz.

Akçakoyun Çınar Ağacı-1

Akçakoyun Çınar Ağacı-2


Örneğin Kaz Dağları'nın eteklerinde Çanakkale'nin Yenice ilçesine bağlı Akçakoyun beldesinde bulunan tarihi çınar ağacı; gölgesinde misafirlerini ağırlamanın yanında, gövdesiyle de bir berber dükkânına uzun yıllar ev sahipliği yapmıştır. Tarihe tanıklık etmiş ve yıllarca Akçakoyun halkının tek berber dükkânı olma özelliğine sahip olan 800 yaşındaki çınar ağacı, gelecek kuşakların da görmesi için Yenice İlçe Orman İşletmesi yetkilileri tarafından 1985 yılında koruma altına alınmıştır. 1974-1985 yılları arasında Kadir Tezcan isimli vatandaş tarafından berber dükkânı olarak kullanılan çınar ağacının gövdesi 12,5 metre boyu ise yaklaşık 25 metre uzunluğundadır. Yöre halkı burada damat tıraşı olanın, mutlu bir evlilik sürdürdüğüne ve ayrılmadığına inandığı için geçmişte gençlerin ilk tercihi olmuştur bu anıtsal ağaç içindeki berber dükkânı. Yolunuzu Kaz Dağları’na düşürdüğünüz bir gün, bu çınar ağacının altında demli bir çay içmemişseniz henüz keşfedeceğiniz güzellikler bitmemiş demektir…

Hıdırlar Kaplıcası

Akçakoyun beldesine sadece 3-4 km. uzaklıkta yemyeşil bir alan üzerine kurulu olan Hıdırlar Kaplıcası'nın denizden yüksekliği 800 m. ve termal suyun sıcaklığı ise 73 oderecedir.Çanakkale'nin Yenice ilçesine bağlı Hıdırlar Köyü'nde bulunan Hıdırlar Kaplıcası her türlü lüksten uzak el değmemiş bir alternatif tatil mekânı olarak dikkat çekmektedir. Eski adı Agonya olan bir yörede yer alan Hıdırlar Kaplıcası'nın etrafında, mütevazi kaplıca tesisleri yer alsa da özellikle çadır turizmi ya da karavancılar için büyülü bir ambiyansa sahip bu mekânlar. Bu şartlarda yöreyi gezen fotoğraf tutkunları ellerini deklanşörden ayıramayacaklardır.

Kırmızı Biberler

Yol boyunca karşınıza çıkan tarlalarda tanesi yaklaşık yarım kilo gelecek kadar iri kırmızı biberleri ya da tadını başka bir bölgede asla bulamayacağınız lezzetteki çilekleri görürseniz bilin ki, yollardan akan sıcak sularla beslendikleri için bu ayrıcalıkları sunuyor Agonya bitkileri… Toplayın tarladan ve köye ulaştığınızda mevkisini tarif edip ücretini ödeyin köylülere… Her biri zengin gönüllü bu insanlar anlayışla karşılayacaklar sizin sabırsızlığınızı… Yaban mersinlerinin bolluğu da şaşırtmasın sizi, tütün tarlalarının sararmaya yüz tutmuş dinginliği de… Agonya tüm cömertliği ile kucak açmakta konuklarına…

1071’de Türkler Anadolu’yu fethettiğinde Oğuz boylarından Bozoklara bağlı bazı kollar Agonya yöresinde ikamet etmeye başlamıştır. Bu halka günümüzde “Manav” ismi verilmektedir. Manavlar tarih boyunca yerleşik hayat yaşamış olan, göçebeliği tercih etmemiş Türk boylarıdır. Manavların günümüzde hala kullandığı öz Türkçe kelimelerin kulağınızı şenlendirmesi için yöre halkıyla birlikte vakit geçirmeyi unutmayın. Unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri kullandıkları farklı lehçeleri oldukça eğlenceli bir sohbeti körükleyecektir…  

Çavuşköy

Çavuşköy'de Alabalığı

Agonya yöresinde bahsedilmeye değer bir başka bakir alan da Çavuşköy’dür. Köyün girişinde bir başka tarihi çınar ağacı karşılar konuklarını. Dereyi ve derede yüzen doğal alabalıkları çıplak gözle izlerken; kulpsuz fincanınızda, Türk kahvenizi yudumladığınız bu mistik atmosferin ayrıcalığı, tamamen ahşap bir verandada oturduğunuzu fark ettiğinizde bir kat daha fazla keyif almanızı sağlıyor. Deredeki balıklara heveslenirseniz, unutmayın köy içinde kalan kısımlarda avlanmak yasak. Doğal hazinelerinin kıymetini biliyor Çavuşköylüler. Ancak kısa bir dağ yürüyüşü ile köyün biraz dışına çıktığınızda bir olta ile alabalıkları avlama zevkini tadabilirsiniz…

Kalkım Kilimi

Bütün bu aktivitelerden yorulup çıktığınız dönüş yolunda Kalkım Beldesi’ne uğramak da bir başka kültür hazinesi olan halı-kilim dokumacılığı ile tanışmanız için fırsatlar doğuracaktır. Kalkım’da dokunan el işi bir halının ömrü ortalama 100-150 yıl olarak verilmekte. Çift düğüm atılan bir el dokuması halının yıllar içinde daha da değerlenmesinin sebebi halının düğüm kökünün kullandıkça kendini sıkması ile dayanıklılığının artmasıdır. Bu yüzden Agonya halıları zaman içinde gelecek nesillere bırakılabilecek antikalar haline dönüşür. El emeği göz nuru bu halılarda % 100 yün kullanılır. Hiçbir kimyasal maddenin kullanılmadığı, kök boya ile boyanan bu iplere, yöre halkı “Kirmen” ipi adını vermiştir. Kirmen ipi ile dokunan bir halıda gökkuşağının bütün renklerini her tonuyla, bir tuvalde gibi görebilirsiniz.

Kaleme alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN 

Yorumlar