Egeye Dönüş
sevdasına kapılanlar sonbahar aylarında serinleyen havalarla birlikte haftasonlarını evlerinde oturarak geçiremez olurlar. Deniz çağırır onları iyotlu
fısıltısıyla, tarih çeker içine kanatlı atlara bindirip… Çay ve kahve kadar,
yabani meyveler de sebeptir sokağa çıkmaya, vakit darsa da; gezilecek yer,
gidilecek yol çoktur onlar için…
Ege
sonbaharının kokusu bizi de yola düşürdü bu hafta sonu. Önce tarihî mekânların sembol köylerinden Şirince ile başladık gezimize. Kahvaltının keyiflisi,
manzaranın güzeli, Şirince’nin tarih damlayan sokaklarında karşıladı bizi.
Artık herkes güzelliğini öğrendiğinden olsa gerek etraf oldukça kalabalıktı sokaklarda.
Fakat biz takipçilerimiz için orada da herkesin adeta sel olup aktığı yönden
farklı tarafa yüz çevirerek, dinginliğin, doğallığın, sessizliğin formülünü
bulduk. Egeye
Dönüş’ün ‘3-S’ kuralını (Sessiz, Sade, Sakin) Şirince’de de yaşadık doyasıya.
|
Şirin Diyar Şirince |
Şirince; Hristiyanlığın henüz yayılmadığı dönemde, inançlarından dolayı baskı gören
Hristiyan halkın kaçıp saklandığı, ‘Çirkince’ diyerek isim verdikleri bir köy.
Belli ki bu şekilde çok uğrak bir yer
olmaktan kurtulup dönemin pagan kültürü tarafından baskı görmeden, rahat
yaşamak istemişler. Günümüzün popüler turizm merkezlerinden birisi haline
gelmiş olan Şirince, bu açıdan tarihî kimliği ile ironik bir tezat oluşturmaktadır. Her
şeye rağmen Şirince ziyaret etmeye değecek güzelliğini günümüzde de koruyor.
Bu güzelliğin ayrıntılarına değinmeden önce, "Nesin Matematik Köyü"nün Şirince’de faaliyet gösterdiğini söyleyip, buradan başlayalım ziyarete.
|
Matematik Köyü'nden Bir Kare |
|
Matematik Köyü'nden Bir Kare |
Kuruluş
amacı üniversite öğrencilerine matematiği sevdirmek olan "Matematik Köyü", daha
sonra her yaştan insana matematik aşkı aşılama hedefine kilitlenmiş.
Matematikle aramız çok iyi olmadığından biz karşıdan görmeyi tercih
edenlerdeniz, ancak Şirince’nin debdebesinden kurtulup, doğa ile iç içe olmak
için yöredeki güzel alternatiflerden birisi 1 km’lik Matematik Köyü yürüyüşü
olabilir. Böylelikle Kayserkaya Dağ Evleri’ni
de görmüş olursunuz ki, biz bu evlere hayran kaldığımızı belirtmeliyiz. Ev ya
da oda olarak kiralayabileceğiniz çeşitli alternatiflere sahip Kayserkaya Dağ Evleri özellikle ziyaret
edilmesi gereken güzelliği ile Şirince’ye has bir farklı lezzet olmuş.
|
Kayserkaya Dağ Evleri'nden Bir Kare |
Şirince’de
bizi en çok etkileyen mekân ise şüphesiz Stone
House oldu. Şirince’ye gidip de merkezde olmasına rağmen burayı görmeden
dönen pek çok kişi olduğuna eminiz. Zira bu konaklama alanı öylesine güzel
kamufle edilmiş ki; tepeden baktığınızda hiçbir bina görmüyorsunuz. Bahçede
sizi ağaçtan yapılmış kocaman bir tren ve hemen karşısında tarihi bir soğuk
sıkım zeytinyağı taş değirmeni karşılıyor. Bir şekilde etrafınızda dolaştığını
fark ettiren tavus kuşları, tavuklar, hindiler olmasa, sessizlik size zamanın
durduğunu zannettirebilir. Burayı görünce düşünüyor insan; “Acaba Şirince hep ‘Çirkince’ olarak kalsa daha mı iyiydi diye?”
|
Stone House Girişindeki Ağaçtan Yapılmış Tren |
|
Zeytin Sıkımında Kullanılan Taş Değirmen |
Bizim
gibi konaklamaya vaktiniz olmasa da, taş işçiliği ile yapılan 7 odadan müteşekkil işletmeyi muhakkak dolaşmalısınız. Bahçesinde ve özellikle
yemek salonunda önemli müzelerdeki eserlerle yarışacak zenginlikte bir
koleksiyonu barındıran Stone House’un işletmecisi, sanayici-işadamı Hüseyin
İpek.
Hüseyin
Bey ‘hayallerinizi kiralayın’
sloganıyla dizayn ettirdiği mekânda belli ki kendi hayallerini yaşama imkânına
sahip olmuş. Kendi deyimi ile “Daha ne kadar ömrüm kaldı ki?”
dedikten sonra fabrikasının üretimini durdurmuş ve bu sessiz sakin mekânı
hayata geçirmiş.
|
Stone House'da Bir Oda ve Muhteşem Kahvaltısı |
|
Stone House'un Bahçesi |
|
Bahçedeki Seramik Mangal |
Şirince’ye
tarihteki sakinliğiyle bakabilme fırsatını yakalamak için sessizliğin hüküm
sürdüğü bu mekânda, ruhunuzu damıtmak, belki bizim gibi bir kahve keyfi yapmak
ayrıcalığını kaçırmayın.
Şirince’nin
çok bilinmeyen bu yönlerini keşfettikten sonra biraz daha aksiyon isteyenler
Selçuk-Kuşadası yolu üzerinde yer alan Laren
Safari Park’ı ziyaret edebilirler. Yaklaşık 18 dönümlük bir arazi üzerine
kurulu çiftlikte her hafta sonu binicilik eğitimleri düzenlenmesi yanında, ilk
defa ata binecek olanların bile çekinmeden katılabileceği ‘At Safari’ turları düzenleniyor. Burası ayrıca atlara meraklı
küçük konuklar için harika bir deneyim olabilecek özelliklere sahip. ‘Manej’ ismi verilen biniş alanında
atlarla vakit geçirmek, yeni tanışanlar için oldukça keyifli bir etkinlik olacaktır.
|
Laren Safari Park Girişi |
|
Laren Park'ta Çocuklar İçin At Safari Turları Mevcut |
Aynı
yörede yer alan ‘Çetin Maket Köy’
ise hüzünlü bir sıla hikâyesini barındırıyor içinde. Ayhan Çetin, Konyalı emekli
bir öğretmen. Konya'daki köyü Akviran’ı
öylesine sevmiş ve özlemiş olmalı ki, Akviran köyünün 1950’lerdeki halini,
üstelik dönemin yaşayan insanlarıyla birlikte, Selçuk ilçesi yakınında kendi
elleriyle yaptığı Maket Köy'e taşımış. Zira öğretmenlikten emekli olup
yerleşmeyi düşündüğü Akviran Köyü, Ayhan Çetin emekli oluncaya dek haritadan
silinmiş, yok olmuş.
|
Maket Köy-1 |
|
Maket Köy-2 |
|
Maket Köy-3 |
Ayhan
Bey’in 1988’de eşiyle birlikte çalışarak yapımına başladığı Maket Köy, 2000
yılında tamamlanarak sergilenmeye başlanmış. Anadolu kültürünün, değerlerinin,
tarihî bir takım mesleklerin neredeyse gerçekmiş gibi canlandırıldığı bu özgün
mekânın, bir hafta sonu gezisi için ideal ziyaret alanlarından olduğunu
düşünüyoruz.
Civardaki
en ilginç ziyaret alanlarından birisi de Çamlık ilçesinde bulunan ‘Buharlı Lokomotif Açık Hava Müzesi’.
Türkiye’nin en eski demiryolu hattı olan Aydın-İzmir hattının tam ortasında yer
alan bu müze ülkemiz için bir ilk ve mutlak görülmeye değer. İçinde
Atatürk’ün kullandığı özel vagonun da sergilendiği bu müze; lokomotiflerin,
tren yollarında kullanılan alet-edevatların sergilenmesi yanında, bir restoranı
da içinde barındırıyor. Hatta ziyaret ettiğimiz günün akşamında bir düğün
olduğunu öğrendiğimiz bu alanın bu şekilde yaşıyor olması bizi mutlu etti.
|
Müzedeki Trenlerden Birkaçı |
|
Tren Müzesinin İç Kısmından Bir Kare |
Müzede
dolaşırken yeterince bilgi alabilmeniz mümkün olsun diye her aracın önüne
aydınlatıcı etiketlemelerin yapılmış olduğu Çamlık Buharlı Lokomotif Açık Hava
Müzesi 1991 yılında ziyarete açılmış. Müze
1887 ile 1952 yılları arasında imal edilen 36 adet lokomotife ev sahipliği
yapıyor. Alman, İngiliz, Fransız, Amerikan, İsveç ve Çekoslovak yapımı lokomotiflerin
içinde dünyada sadece iki adet olan İngiliz yapımı odunlu bir lokomotif de var.
Müzede Atatürk’ün seyahat ettiği özel
üretim tren vagonu yanında Hitler’in kullandığı 1943 yapımı 85 ton
ağırlığındaki bir Alman lokomotifi de yer alıyor. Bizim, müzede gözlemlediğimiz
tek
eksiklik lokomotiflerin açık havada biraz daha ilgi bekliyor olması. Zira artık
demiryollarında göremediğimiz bu kıymetli ve güçlü canavarlar, daha uzun yıllar
nostaljik birer anıt olarak hizmet vermeli. Biz birinden diğerine adeta
koşarak, bu muhteşem atmosferi yaşadık, içlerini merakla ve ilgiyle dolaşırken
oldukça keyif aldık.
|
Atatürk İçin Özel Üretilen Tren Vagonu |
|
Vagon İçi-1 |
|
Vagon İçi-2 |
|
Vagon İçi-3 |
Zeytin
ağaçlarının meyveye durduğu, havaların gezilesi serinlikte seyrettiği şu güzel
Ege sonbaharında, siz de Egeye Dönüş yaparak, "gezmek mutluluktur" diyebilirsiniz. Bu imkanınız yok ise de üzülmeyin evinizde demlediğiniz bir
bardak tarçınlı ıhlamur
ve yanında çıtır, ballı Aydın İnciri eşliğinde, bloğumuzdaki yazıları
okumak da, en az o yörede olmak kadar keyif verici olabilir… Hoşça kalın…
Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN
Yorumlar
Yorum Gönder