“Ol nedir
ki yüz yaşında bir karı,
İrili
ufaklı oğlancıkları,
Her birinin
vardır oğlancıkları,
Her birinin
vardır türlü sayesi,
Onları hep
sütle besler teyzesi.” (1)
Türkülere, manilere, hatta yukarıdaki
gibi halk dilindeki bilmecelere konu olmuş incir ile tanışmayanınız yoktur.
İncir ağaçlarının kışın suyu tamamen çekilerek kelimenin tam anlamıyla
ölmesinin ardından; bahar ile birlikte canlanıp, yaz sıcağında meyveye durması
bir ‘Ege Çocuğu’ için doğaldır.
Ancak bu süreçte dallarda oynaşan sarı, ballı toplar eğer birkaç ay önce aynı
yerdeki kemik gibi kuru ağaçları gördüyse, bir yabancıyı çok şaşırtacaktır.
İncirin Hayat Bulduğu Bir An |
Yıllar önce Erzurum’dan memur olarak
Ege’ye tayini çıkan bir büyüğümüz, bu coğrafyaya ilk adımını attığı gün; “Ne
tembel insanların memleketine düştüm Allah'ım! Etraf kuruyup gitmiş ağaçlarla
dolu… Bu kadar geniş arazilerde bu ağaçları nasıl kurutmuşlar? Kuruduysa niye
sökmemişler?” diye düşünür. İlerleyen günlerle bahar
gelip o ağaçlar yeşerip bal dolu incir kesecikleri ile şenlenince, ilk
düşüncesinde yanıldığını anlar. İncir ağacının dirilişi, berekettir, bolluktur,
verimliliktir, doğurganlıktır Ege coğrafyasında.
İncir meyveleri çiçek açmadan,
yaprakları büyümeden meyveleri oluşmaya başladığı için incir ağacına ‘memeler
ağacı’ denir (Koçak) . Bu sebeple bereket
tanrıçası Kybele’nin ağacının incir ağacı olduğuna inanılır. İncir ağacı çiçek
açmadan meyve verdiğinden Hz. Meryem’i sembolize etmektedir (Andaç, 2012, s. 64) .
Çiçek Açmadan Meyve Veren Bir Mucize |
Tüm kutsal kitaplarda, yeryüzünün her coğrafyasında incir ağacı ve
meyvesi kutsal kabul edilip, bir şekilde incirden bahsedilmiştir. Oysa bu zenginliğin üretildiği coğrafî ve
iklimsel özellikler oldukça kısıtlıdır. İncirin anavatanı Türkiye’dir. İncir
üretimi çok geniş olmamakla birlikte, dünya üzerinde üretildiği diğer tüm
coğrafyalara buradan dağılmıştır (Dan, 2016) . Türkiye, yaklaşık
1,1 milyon ton olan dünya incir üretiminin % 24,9’unu sağlamaktadır. Dünya kuru
incir üretimi baz alındığında ise Türkiye’nin üretimi yaklaşık toplam üretimin
% 54,3’üne karşılık gelmektedir (Günal, 2008) . Pek çok kültür ve
inanışa göre incir uzun ve sağlıklı yaşamın sembollerindendir. Günümüzde Batı
ve Kuzey Avrupa ülkeleri, kendi coğrafyalarında yetişmeyen bu egzotik meyvenin tüketiminde sürekli
artan bir şekilde ön plana çıkmaktadır (Göçmez & Seferoğlu, 2014) .
Dünya Kuru İncir Üretiminin Yarıdan Fazlasını Türkiye İmal Ediyor |
Dutgillerden mi ısırgangillerden mi
olduğu bilim camiası tarafından halen tartışılan incirin (Andaç, 2012, s. 17) , diğer
meyvelerden farklı olarak çiçekleri meyve kılıfının içerisinde yer almaktadır (Çalışkan,
2012, s. 72) .
Bu sebeple incirin çiçekleri olma anlamı taşıyan içindeki her bir çekirdek botanik bakımından ayrı birer
meyve kabul edilmelidir (Koçak) .
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde; “Hazmı kolay, kuvvet verici, göz kuvvetine
faydalı. Bunu yiyen bıkmayıp, şehit oluncaya kadar yiyesi gelir” diye
tanımladığı Aydın İnciri’ni; “İçinde haş
haş darısı gibi kırk elli tane vardır. Güneşe tutsan içindeki darılar sayılır.
Kokusu çok güzeldir” ifadeleriyle övmektedir (Andaç, 2012, s. 80) .
Yaşı ve Kurusuyla Aydın İnciri |
İncir insanoğlu tarafından ilk
yetiştirilen kültür meyvesi cinslerinden birisidir. MÖ 4 bin’ler civarında
tarımsal bir bitki olarak incir ağacının evcilleştirildiği sanılmaktadır (Koçak) .
Yemek yeme ihtiyacını karşılama ve beslenme bakımından, incir ham ve indirgen
lif, mineral ve polifenoller bakımından mükemmel bir besin kaynağıdır. İçerdiği
sodyum miktarı oldukça düşük ve yağ ile kolesterol içermemektedir (Vinson, 1999) .
Yerleşik hayata geçişle birlikte
insanlar için önemli bir gıda haline gelmiş olan incirin kalitesine güven
duymak da oldukça önemli bir ayrıntıdır. Türkiye’de üretilen incirin % 70’i
kuru incir olarak tüketilmektedir. Dünya kuru incir üretiminin yaklaşık % 60’ını tek
başına Türkiye karşılamaktadır. Ve bu üretim payı içinde Aydın ili % 70’lik
oranla incir üretiminin başkentidir (Göçmez & Seferoğlu, 2014) . Kalan üretimi de
büyük ölçüde İzmir ili ve ilçeleri karşılamaktadır.
İzmir'de Kadın İncir İşçileri-1895 (Muzaffer Tunc'un Not Defteri bloğundan alınmıştır.) |
Mevcut üretim rakamlarına göre Aydın ön
planda olsa da tarih boyunca ihracat daha çok İzmir limanından gerçekleştiği
için, dünya Türk incirini ‘Symrna Figs’ olarak tanımaktadır. 16. yy.’dan itibaren
İspanyol sömürgecileri tarafından Amerika kıtasına ulaştırılan İzmir çıkışlı
incirler, Amerika’da üretilmeye çalışılmıştır. Ancak kuşların izin vermemesi ve
çiftçilerin kurutma yöntemini bilmemeleri sebebiyle ilk deneyimler
başarısızlıkla sonuçlanmıştır (Dan, 2016) . ABD’de misyonerler
tarafından Kaliforniya’ya kadar götürülen incirler o dönemde ‘Misyon Fig’ diye
anılsa da daha sonra ‘Symrna ve California’ isimlerinden ortak bir isim
türetilerek, ‘Calimyrna’ adını
almıştır (Vinson, 1999) .
Dünyaya nam salmış olan meşhur Aydın
İnciri’nin kalitesi ortalama meyve büyüklüğü/ağırlığı, ortalama hacim (cm3),
en ve boy yüksekliği, meyve boyun uzunluğu, göz (ostiol) açıklığı, kabuk
kalınlığı, meyve iç boşluğu ve rengi gibi birçok kriterlerle değerlendirilir (Göçmez &
Seferoğlu, 2014) .
İncir kuruları 1 ilâ 10 arası
numaralarla belirlenen boyutlarla anılır. 1 numara denilen boy, 36-40 adet/kg
yaklaşık ölçüsüne sahip olan ürünlerdir. 2 numara ise 41-45 adet/kg ölçülerindedir.
3 numarada 46-50 adet/kg olan ölçü 4 numarada 51-55’e denk gelmektedir. İncirin
tek lezzet ölçütü boyu olmamakla birlikte en büyük boylar göze, 3 ve 4
numaralar daha çok damağa hitap ederler zira büyüklük kadar hacim de önemli bir
lezzet kriteridir.
Çeşitli İncir Türleri (Yaş ve Kuru) |
İncirin su ile arası iyi değildir. Bu
sebeple suyu bol olan, yumuşak topraklarda yetişen incirler çok lezzetli olmaz.
Daha uzun boyunlu olan bu incirlerin meyve iç boşlukları da daha fazladır ve bu
sebeplerle Aydın yöresinde çok tercih edilmezler.
Tabii ki bunların yanında meyve dış
bütünlüğü, meyve gözünün (ostiol) bal ile kaplı oluşu gibi pek çok ayrıntı kuru
incirde kalitenin belirleyici unsurları olarak karşımıza çıkar. Sayılan ya da
sayılamayan tüm bu özellikler birleşerek TSE 541 nolu kuru incir standardını
oluşturmaktadır.
Biz bu sonbaharda, çeşitli engeller
sebebiyle yolu Ege’ye düşemeyen, ama gönlü Egeye Dönüş yapmış olan tüm sevgili
dostlarımıza, okumakta olduğunuz ve ardından gelecek olan diğer yazılarımızla,
bir kese dolusu tatlı bal şerbetini andıran incir hakkında bilinmeyenleri
anlatmaya çalışacağız. Bu yazımızı bir girizgâh kabul ederseniz, umuyoruz ki
ardından gelecek “İncir Çekirdeğinin Yolculuğu” ve “İncir ve Sağlığımız” konulu
yazılarımız da "İncir Aşkının" mütemmim cüzleri olacaktır.
Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN
(1) Bilmece; Doç. Dr. Aynur Koçak’ın ‘Bilgelik, Varlık, Bereket Sembolü İncirin Serüveni’ adlı makalesinden alıntıdır.
(1) Bilmece; Doç. Dr. Aynur Koçak’ın ‘Bilgelik, Varlık, Bereket Sembolü İncirin Serüveni’ adlı makalesinden alıntıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder