Ray Tomlinson Q klavye bilgisayarının başına
geçip, yan yana duran bütün tuşlara basarak "QWERTYUIOP" şeklinde bir metin ortaya çıkarttığında yıl
1971’idi. Tomlinson ilk e-mail programının mucididir ve deneme amaçlı atılan ilk
e-mail de "QWERTYUIOP" yazmaktadır.
1992 yılında Neil Papworth adlı
bir mühendis arkadaşına telefonundan tarihteki ilk kısa mesajı (SMS) çektiğinde,
bu olay büyük bir yenilik olarak tarihe geçmiştir. Jack Dorsey’in ilk ‘twitter’ mesajını attığı 21 Mart 2006
tarihi ise diğerlerine göre oldukça yakın bir tarih olarak kayıtlarda yerini
almıştır (Dünya Bülteni, 2011) .
Bütün bunlar
insanoğlunun yekdiğeriyle haberleşmesi amacıyla hayata geçirilen önemli
elektronik buluşlardır. Ancak insanlık tarihi açısından düşünülürse teknolojiyi
hızla tüketen insanoğlu, bu buluşlar öncesinde de oldukça sistemli bir şekilde
haberleşme eylemini gerçekleştiriyordu.
Haberleşmenin Boyutu |
Bu yüzden “Evvela selam eder, büyüklerimin ellerinden,
küçüklerimin gözlerinden öperim” diye başlayan mektuplar vardı bizim çocukluğumuzda.
“Kes, kopyala, yapıştır” devrini
yaşadığımız bu günlerde geçmişin klişelerinin bile ne denli sevimli olduğunu
fark etmek; biraz burukluk, biraz hüzün galiba bizler için...
Renk renk zarflar,
kokulu kâğıtlar, dolma kalemler kullanılırdı iletişimin ‘ilkel’ (!) çağında. Bir çırpıda yüzlerle, binlerle insana
ulaşamazdınız. Bu yüzden de önemli hissederdi mektubunu alan kişi kendisini.
Sizin dokunduğunuz kâğıt ya da zarf değil, yüreği olurdu karşı tarafın. Emek ve
sevgi hissedilince, muhabbet de daha tatlı, daha derin, daha mutluluk verici
olurdu bahsettiğimiz çağda. Postacı amcalar, mahallenin, yolu gözlenen ve en
sevilen kişileri idi o tarihlerde. Şimdi fatura ve benzeri ödemelerin
gelmesiyle yüzümüzü ekşittiğimiz postacıları, o zamanlar umutla bekler,
mutlulukla uğurlardık kapımızdan.
Mektup; Arşiv, Hafıza, Hatıraydı Bizler İçin |
Posta
ve postacılığın geçmişi oldukça eskiye dayanır. Dünya tarihi açısından
değerlendirilince, ok, yay ve at ile birlikte Moğolların en önemli silahlarından
biri de kurdukları iletişim ağı olmuştur. Cengiz Han'ın ‘Yam’ adı verilen bir yerleşik kurye sistemini kurduğu
bilinmektedir (TRT Haber,
2015) .
Dünyanın ilk posta teşkilatı gibi düşünülmesi mümkün bu sistem ile etkili bir
haberleşme olanağı doğmuştur.
Orta çağ dönemi için üst seviyede
sayılabilecek bu teşkilatta belirli yerlerde atların bulunduğu, konaklama
birimleri oluşturulmuştur. Böylelikle herhangi bir devlet görevlisi bu
noktalarda atını değiştirerek, güçlü ve dinlenmiş atlarla kimi zaman günde 320
kilometreye kadar yolculuk yapabilmiştir (TRT Haber,
2015) .
İstihbarat demek güç demektir, Moğol İmparatorluğu bu sayede döneminin
dünyasında oldukça büyük bir güç sahibi olmuştur.
Haberleşme, Tarih Boyunca Önemini Yitirmemiştir |
Türkiye’de de 1969 yılından bu
yana 9 Ekim tarihi, dünya genelinde olduğu gibi ‘Dünya Posta Günü’ olarak kutlanmaktadır. Bu tarihin seçilme sebebi
9 Ekim 1874 tarihinde aralarında dönemin Osmanlı Devleti’nin de bulunduğu 22
ülkenin temsilcilerinin, İsviçre’nin Bern kentinde toplanarak ‘Dünya Posta Birliği’nin (UPU) kuruluş
esaslarını belirlemesi ve ilk genel kurul kararlarının bu tarihte imzalanmış
olmasındandır (Tarihin
İzinde, 2012) .
Dünya Posta Birliği’nin 2017 yılı itibariyle 192 üyeye sahip olduğu ve 1948
yılından bu yana Birleşmiş Milletler teşkilatının bir ihtisas birimi olarak
çalıştığı görülmektedir.
9 Ekim - Dünya Posta Günü |
UPU Genel Müdürü Bishar A.
Hussein’e göre (2017) Dünya Posta Günü’nün kutlanma amacı postanın insanların
ve işletmelerin gündelik yaşamındaki rolünün yanı sıra küresel sosyal ve
ekonomik kalkınmaya katkısı hakkında farkındalık yaratmaktır (Hussein,
2017) .
UPU'nun Uluslararası Mektup Yazma
Yarışması'nın bu yılki galibi; Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres'e dokunaklı bir mektup
yazan, Togo'daki on dört yaşındaki Eva
Giordano Palacios, zengin ülkelere, yoksul ülkelerin kalkındırılmasına
yardımcı olmak için daha fazla çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.
Mektup denilince akla gelen ilk şey zarf olsa da
ikinci hatırlanan pullardır. Aslında mektuplaşma kültürünün başlamasından
itibaren mektupların taşıma ücreti alıcı tarafından ödeniyordu. Ancak ücretin
varış merkezinde ödenmesi gönderilerin dağıtımında kimi güçlükler meydana getiriyordu.
Zira bazen alıcının ödeme gücü olmaması sıkıntı oluyor, bazen de gönderici
ile alıcı arasında geliştirilmiş özel şifrelerle zarfların dışına konan
işaretler sayesinde, zarfı alıp içini açmaya ve ücret ödemeye gerek kalmaksızın
haberleşme eylemi gerçekleşmiş oluyordu. İşte pullar bu sebeplerle ortaya
çıkmış ve gönderenin ödemesi sistemi böyle yaygınlaşmıştır. Modern anlamda
posta pulları, dünyada ilk kez 6 Mayıs 1840 tarihinde İngiltere'de
kullanılmıştır. Osmanlı imparatorluğunda ise 13 Ocak 1863 tarihinde kullanılmaya
başlamıştır (Tarihin İzinde, 2012) .
Bugün artık unutulan bir alışkanlık olsa da pul
koleksiyonculuğu bir döneme damgasını vurmuş olan bir eylemdir. Pul
koleksiyonculuğu tüm dünyada ‘Filateli’
ismi ile anılmıştır. Asıl koleksiyoncular filatelistlerden farklı olarak posta
ile ilgili olan tüm materyalleri biriktirime eğilimindedirler.
Osmanlı Pulu-1 |
Osmanlı Pulu-2 |
Osmanlı Pulu-3 |
Posta bahsinde ‘Aşk Mektupları’ kısmına ayrıca
bir parantez açmak gerek. Geçmişten bahsediyorsak, gençliğinde aşk mektubu
almayan hanım, aşk mektubu yazmayan bey yoktur herhalde. Gizli kalmış
duyguların en naif kelimeler ve en alımlı kalem işlemeleri ile kâğıda döküldüğü
aşk mektupları, hemen herkesin terli avuçlarında tutma heyecanını yaşadığı
birer mutluluk kaynağıdır.
Aşk mektupları tarihine geçen ilk eser Philadelphia
Üniversitesi profesörlerinden Hilprecht tarafından, Mezopotamya’nın Niffer
Vadisi’nde 1889-1900 yılları arasında yapılan bir kazıda bulunmuştur. Günümüzde
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte olan bu çivi yazısı Sümerce tablet, ABD’li Samuel Noah Kramer tarafından 1958 yılında okunarak, aynı yıllarda
dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ve Hatice Kızılay tarafından
Türkçe’ye çevrilmiştir (Özkaya, 2012) .
Dünyanın İlk Aşk Mektubu |
9 Ekim Dünya Posta Günü nedeniyle kaleme aldığımız bu yazımızda Egeye Dönüş takipçilerine bir nebze geçmişi hatırlatabildik mi bilemiyoruz. Bunu anlayabilmek için, elektronik ortamdaki paylaşım ve beğeni sayınız başta olmak üzere, çeşitli dataları inceleyeceğiz. Bu bile oldukça ironik bir durum değil mi?
Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN
Yorumlar
Yorum Gönder