AHH, NEREDE O ESKİ "YENİ YILLAR"...

Yeni olan her şey bir heyecan ve mutluluk ümidi barındırır içerisinde. Yeni bir takvim yılı da bizleri mutlaka aynı heyecanı duymamız için motive ediyor.

Kapitalizmin para kaynaklı ezici gücünün dünya hâkimiyeti, II. Dünya Savaşı yıllarında ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir kasabası olan Bretton-Woods’ta gerçekleştirilen planlamalara bağlı olarak gelişse de, çoğu zaman, içinde geleneksel kökleri olan unsurları barındırdığı da görülmektedir (Şare, 2016). Yeni bir yıla girerken, umut, mutluluk ve heyecan duymak da bunların başında gelir.

Eski Türk toplumları yılbaşını ve yeni yılı, ilkbaharda doğanın canlanmasını esas alarak kutlamıştır. Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a göre Yılbaşı bir Türk geleneğidir (Turkish Forum, 2015). Türklerin hayat ağacı ve güneş kültleri günümüz yılbaşı kutlamalarının kaynağıdır diyenlere da rastlanmaktadır. Buna göre Türk inanışında dünyanın tam ortasında dikili olduğuna inanılan bir ‘akçam ağacı’ ve kötülüklerden korunmak amacıyla bu ağacın altına gök tanrıya sunulmak üzere konan adaklar söz konusudur. ‘12 Hayvanlı Türk Takvimi’ güneş yılı hesabına dayanmaktadır ve günümüzde kullanılan takvimin 21 Mart’ı, eski Türk takviminin ilk günü yani yılbaşıdır (Ergun, 2012).

Eski Türk İnanışında Akçam Ağacına Gök Tanrıya Sunulmak Üzere Adaklar Adanırdı

Musevi inancında yılbaşı, ruhani olarak yeniden canlanma demektir. “Roş ha Şanah” adıyla kutlanan bu bayram günü, kâinatın ve insanın kaderinin yeniden yaratılışını sembolize eder. Bu günde dua eden inanmış Museviler, rablerinin kendilerini affedeceğini umarlar. Yahudi takviminin 7. ayının ilk iki günü (Tishri) kutlanan Roş ha Şanah’da, insanların girdikleri yeni yıldaki kaderlerinin karara bağlandığına inanılır (Atasağun, 2001).

MÖ 46 yılında Julius Sezar Roma İmparatoruyken aldığı bir kararla Jülyen takvimini kullanıma sokmuştur. Bu takvimde yılın ilk günü 1 Ocak olarak kabul edildiğinden yılbaşıdır. Romalılar yılın ilk ayı olan Ocak ayına başlangıçlarının tanrısına ithafen ‘Janüs’ (January) adını vermişlerdir (Dirier, 2010).

Anlaşılacağı üzere yılbaşı geleneği, Hristiyanlık öncesi de var ola gelen, geleneksel bir anlayışla açıklanabilecek bir olgu iken; kapitalizmin tüketimi ön plana çıkartan ve mutluluğu salt tüketim yapma algısıyla sınırlayan yaklaşımından bu yana simgesel olarak gerçeklerden uzaklaşmaya ve kitlesel bir akıl yitimine neden olmuştur.

Hâkim güç olarak maddî zenginliğin ve paranın egemenliğinin arttığı günümüz dünyasında yılbaşı ile Noel kavramlarının bunca iç içe girmesinin sebebi de belki bu tüketim çılgınlığı seline hep birlikte katılıp gitmemizden. Oysa Hz. İsa’nın doğum gününü veya vaftiz gününü temsil eden ve Hristiyanlarca kutsal bayram olarak kutlanan Noel (Christmas), Batı Hristiyanları tarafından 25 Aralık’ta, Doğu Hristiyanları tarafından ise 6 Ocak’ta kutlanan dinî bir bayramdır (Ergun, 2012).

Günümüzde dünyanın tamamında Anadolu’da (Antalya) yaşayan bir Hristiyan azizi olan ‘Noel Baba’ ile özdeşleşen bir yılbaşı anlayışı yaygın. Antalya yöresinde yaşayan bir kişinin kürkle ve geyiklerin çektiği bir kızaklı araçla dolaşıyor olmasının takdirini siz Egeye Dönüş takipçilerine bırakarak, bazı ayrıntıları dikkatinize sunmak isteriz.

1863 yılında New York’ta yaşayan bir din adamının New York Times’ta yayınlanan Noel makalesinde tarif ettiği, çocukların sevgilisi, tombul, aksakallı ve güler yüzlü adam; İskandinav sanatçı Thomas Nast, tarafından ABD’de yayımlanan Harper’s Weekly dergisinin kapak resmi olarak çizildiğinde, sadece bir kara kalem çalışmasıdır.

Thomas Nast'ın Noel Baba Çizimi

Uzun zaman yeşil pelerini ve aksakalıyla tasvir edilen Noel Baba’nın daha sonra küresel dev Coca-Cola’nın reklamlarını da tasarlayan İsveçli Haddon Sundlom’un çizimleriyle imaj değişimi yaşadığı görülmüştür. Noel Baba 1924 yılında kırmızı beyaz elbiselerini giymiştir. İşin içine küresel sermayeyi temsil eden bir dev girince Noel Baba simgesi bir yıl sonra tüm Hristiyan dünyasınca kucaklanmış, sahiplenilmiştir (Ergun, 2012).

Evrilmiş Noel Baba Figürü

Tonak’a göre (2011) Çok Uluslu Şirketler’in ürettiği ekonomik değer ele alındığında bunun % 40’lık bölümünün tek bir gruba (Coca-Cola) ait olduğu ortaya çıkmaktadır. Vitali v.d. göre (2011) 83 ayrı ülkeden 15 bin 491 adet çok uluslu şirket dikkate alınarak yapılan bir değerlendirmede, çok uluslu şirketlerin yaklaşık % 36’lık kısmının, dünya genelindeki toplam işletme gelirinin % 94,2’sini paylaştığı görülmektedir (Şare, 2016).

Ocak ayının Güney yarım kürede yazın en sıcak günlerinin yaşandığı bir iklime rast geldiği ne kadar düşünülüyor bilemiyoruz; ancak her şeye rağmen Arjantin ya da Avustralya’da yaşayanlar plajlarda da olsa, geyiklerin çektiği bir arabayla yolculuk eden Saint Nicolaos’a inanıyorlar. Onlar için de ren geyiklerinin çektiği bir kızaklı araba, kar altında kalmış bir çam ağacı figürü ve ağacın altında yer alan kalın yün çoraplar simgesel öneme sahip. Bizler de buna küreselleşme diyoruz. Küreselleşme nasıl bir yeni dünya düzeni ya da düzensizliği doğuruyor buradan anlamak mümkün.

Örneğin; geçmişte toplumlarda ağaç sökme geleneğine rast gelinmezken günümüzde, bazen bir ağaç katliamı boyutunda örnekler yaşanmış. Ya da ağaçlar zarar görmesin diye kullanılan plastik türevi sûni ağaçların sağlık ve ekolojik sistem üzerinde oluşturduğu olumsuzluklar da işin bir diğer boyutu. Ama insanlar tüketimin baş döndürücü mutluluk etkisi altında olduklarından bu sonuçları hesaplamaya vakitleri yok.

Noel Baba olarak anılan Aziz Nikolaos’un, yaşadığı dönemde herkesin yardımına koşan bir iyiliksever olduğuna inanılıyor. Bugün Noel Baba kaynaklı kırmızı renkli ürünlerin satışının yılbaşı zamanında patlaması ve insanların aralarında hediyeleşmeleri vb. masum görülebilecek birkaç ayrıntı olsa da; alkol tüketiminin arttığı ve evrensel barış için dileklerin tutulduğu yılbaşı akşamlarında, piyango ikramiyesi hayali kuranlar dışında, ihtiyaç sahipleri ya da mazlumlar, fakirler düşünülüyor mu, tartışmalı biraz...

Yeni Yıl, Yeni Bir Ömür Tüm İhtişamıyla Bizi Bekliyor

Takvim yılının dönmesi ile dünyadaki kötülüklerin bitmeyeceği gerçeği ile yüzleşmek insanların ne kadar ilgisini çeker bilmiyoruz ama çok kıymetli bir dostumuzun ifadesiyle “Dünyayı İyiler Kurtaracak!” deyişindeki iyilerden olmanızı diliyoruz yeni gireceğiniz yılda.

Eskinin değerini yitirmediği, yeni ile eskinin birlikte mutluluk getirdiği bir 2018’i sağlıkla, mutlulukla ve en önemlisi huzurla yaşamanızı dileriz…

Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN

Yorumlar